Kehribar

Kehribar Taşının Tarihçesi

Kehribar, doğanın yüzyıllar boyu sakladığı gizemli ve değerli bir taştır. Tarih boyunca çeşitli kültürlerde şifa ve estetik amaçlarla kullanılan kehribarın kökenleri, binlerce yıl öncesine dayanır. AmberTwins ile kehribarın benzersiz tarihini ve sunduğu sağlık ve güzellik faydalarını keşfedin.
Kehribarlar 50 milyon yıl önce kayın, ardıç ve çam gibi iri gövdeli ağaçların yara aldıktan sonra kendini iyileştirmek için salgıladığı reçineler toprağa karışır. Üzerinden 25 -30 milyon yıl geçmesinden sonra fosil olmasıdır. Fosilleşen taşlar denizlerden, topraklardan ve bataklıklardan çıkmaktadır. İskandinav Ülkeleri ve Polonya’nın Baltık Denizi en önemli Kehribar yataklarıdır.
Kehribar, bir çam türünün fosilleşmiş reçinesidir. Kehribarın üzerine yapışan sinek ve böcekler reçine tarafından hapsedilerek taşlaşmasına neden olmaktadır. Rengi açık sarıdan kızıla doğru farklı renklerden oluşmaktadır. Yapısı yarı saydam, ağırlığı bir taş kadar ağır değil daha hafif bir yapıya sahiptir. Gömüldüğü yerde kendine etrafındaki cisimleri çekme özelliğine sahip olan bir fosildir.

Geçmişte Kehribarın tıpta kullanımında faydaları olduğunu biliyoruz. İbn-i Sina Kehribarı ‘Ağrı Taşı’ olarak nitelendirmektedir. En bilinen büyük özelliklerinden birisi ‘Ağrı Kesici’ olmasıdır. Kehribarı ağrı olan yere konulduğunda ağrıyı azalttığı ya da yok ettiği gözlemlenmiştir. Sağlıkta kullanımına göre, birçok şifa içeren bir taş olduğu bilinmektedir.

Halen günümüzde Kehribarın kullanımı çokça tercih sebebidir. Süs eşyalarının yanı sıra Kehribar kolyeleri, bileklikleri ve gösterişli tespih yapımlarında kullanılmaktadır. Kullanılan taşların içerisindeki böcek, sinek, çiçek gibi canlı kalıntılar, yapıları hiç bozulmayacak şekilde mumyalanarak sabit kalmaktadır.
Kehribarın şu an en çok tercih edilme sebeplerinden biriside bebekler üzerindeki etkisidir. Kehribar taşının bebeklerin diş çıkarma dönemlerindeki süreçlerini daha kolay atlattıkları gözlemlenmiştir. Bu dönemde bebeklerde görülen iştahsızlık, ağrı, ateş ve mide yanması gibi şikayetlerin azaldığı bilinmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir